Zübeyir Aydar.dan Türkiye, ABD ve AB.a önemli mesajlar -///=> ANP
Zübeyir Aydar.dan Türkiye, ABD ve AB.a önemli mesajlar
2008-04-07  
Kongra-Gel Genel Başkanı Zübeyir Aydar.dan Türkiye, İran, Suriye, ABD ve Avrupa Birliğine barış ve diyalog için önemli mesajlar...
KONGRA-GEL Genel BaÅŸkanı Zübeyir Aydar’dan Türkiye, ABD ve Avrupa BirliÄŸine önemli açıklamalar
ANP / Roni Alasor / Brüksel, 6 Nisan 2008 - Avrupa BirliÄŸi, Transatlantik global kuvvetlerin baskısı sonucu, önce Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi KADEK’i ve ardından da aynı örgütün devamı olarak bilinen Kongra-Gel’i yıllık ‘terör örgütleri’ listesine aldı. Karar, PKK’de iç çeliÅŸkilerin yaÅŸandığı, gruplaÅŸma ve ayrışmaların olduÄŸu hasas bir ortamda alındı. Ki bu yıllar aynı zaman örgütün en pasif olduÄŸu ve savaÅŸmadığı yıllardı.
Ancak Kongra-Gel yetkilileri, AB Terör Örgütleri listesine alınmalarını ‘büyük hukuk skandalı’ olarak nitelendirmiÅŸ, karar öncesi örgütle danışılmadan ve örgüt hakkında ekpertiz hukuki dosyalar oluÅŸturulmadığı için bunu ‘yargısız siyasi bir infaz kararı’ olarak ilan etmiÅŸlerdi. Bunun ardından Kongra-Gel Genel BaÅŸkanı hukukçu Zübeyir Aydar  Avrupa BirliÄŸine karşı (AB’ın kendi hukuk organı olan) Avrupa Adalet Divanı’nda dava açmıştı.
Avrupa Adalet Divanı ise 3 Nisan 2008’de aldığı bir kararla Kongra-Gel’in bir terör örgütü olmadığına karar verdi.
Åžimdi olayla yakında ilgilenen ulusal ve uluslararası yetkili kiÅŸi ve kurumların yüksek sesle söyleyemediÄŸi ancak üzerinde yoÄŸun ve derinlemesine çalıştıkları bazı noktalar soru iÅŸareti olarak tartışılmaya baÅŸlandı ;
- Avrupa BirliÄŸi, kendi hukuk organı olan Avrupa Adalet Divanı’nın PKK ve Kongra Gel gibi örgütlerin AL Qaida gibi terör örgütleri olarak tanımlanamayacağına iliÅŸkin kararına saygı gösterecek mi ?
- Transatlantik kuvvetler Avrupa BirliÄŸi ülkelerine daha fazla baskı yapacaklar mı ?
- Bir örgüt veya kiÅŸi mahkemede yargılanmadan, veya suç oluÅŸturan eylemlilikleri hakkında uzman hukukçular tarafından expertize dosyalar oluÅŸturulmadan ve bu dosyalar özel bir mahkeme tarafından karara baÄŸlanmadan nasıl mahkum edilebilinir ?
- Hukuk-adalet ve siyasi-ekonomik çıkarlar arasındaki iliÅŸki ve terazi nasıl dengelenecek ?
- Acaba Kürd örgütlerinden PKK ve yan kuruluÅŸları, Türkiye, ABD, NATO ve bir çok Avrupa BirliÄŸi üyesi ülkeler tarafından desteklenen Kosova KurtuluÅŸ Ordusu (UÇK)’tan daha fazla ‘terörist’ ve daha çok ‘kriminel’ mi ?
- EÄŸer ‘yargısız infaz’da ısrar edilmeyecekse, o zaman toplumsal sorunlardan yola çıkan örgüt ve kurumlarla (yanlış mücadele yöntemleri kullansalar da) sorunların çözümü için onlarla diyalog ve görüÅŸmeler daha etkili bir yöntem olamaz mı, barış ve diyalog için ?! ABD, NATO ve AB’ın UÇK deneyimi PKK-KCK ve Kongra-Gel üzerinde denenmesi Türkiye, ABD, NATO ve AB çıkarlarına zarar verir mi ?
- Olayda büyük bir maÄŸduriyet yaÅŸadıklarını söyleyen Kongra-Gel bundan böyle nasıl bir siyaset izleyecek, haklı olduÄŸunu ispatlamak için hangi hukuki kurum ve mekanizmaları harekete geçirecek...
Ä°ÅŸte bütün bu soruların cevabını, Türkiye’nın Kürt siyasetini ve Kürdistan coÄŸrafyasında cereyan eden en son çeyrek asır ‘Fırtınalı Kürd yıllarını’ aynı zaman hukukçu olan Kongra-Gel Genel BaÅŸkanı Zübeyir Aydar ile konuÅŸtuk.
Ä°stanbul Üniversitesi Hukuk Fakultesi’ni bitirdikten sonra 1986’da iç çatışma ve savaşın eÅŸiÄŸindeki memleketi Siirt’te dönerek avukatlık ve insan hakları alanında mücadele veren ve ardından da aktif siyasete atılan Aydar Türk ve Kürt tarihinın en son kanlı 22 yılın canlı tanığı.
Aydar söyleÅŸimizde, savaÅŸtan barışa, Avrupa BirliÄŸi (AB)’ın terör listesinden Avrupa Adalet Divanı’nın Kongra-Gelin bir ‘terör örgütü’ olmadığına iliÅŸkin kararına kadar bir çok konuda  önemli açıklamalarda da bulunuyor.
Kongra-Gel Genel BaÅŸkanı Aydar, Türkiye, Ä°ran, Suriye devletlerine, bir halkın varlığını inkar ve savaÅŸtan ısrar yerine, sorunların diyalog yoluyla çözümü için çaÄŸrıda bulunurken ; ABD ve AB gibi global güçlerin de, militaristleri daha fazla baskı ve katliamlarda daha da cesaretlendirme ve onları çözümsüzlüÄŸe doÄŸru iterek savaÅŸa destek ve ortak olmak yerine, güçlerini barışçıl bir çözüm için kullanmalarının her kesin yararına olacağını söylüyor.
Aydar, Kürdleri baskı altına alarak hak ve özgürlükten mahrum bırakan devletlerin diyaloÄŸu esas alan yaklaşımlarda samimi olmaları halinde, kendilerinin de Kongra-Gel olarak üzerlerine düÅŸeni yapacaklarını belirtiyor.
Yasaklı Kürt alfabesini gizli öÄŸrenen çocuk
Meslekten hukukçu ve insan hakları savunucusu olan Zübeyir Aydar 1961 yılında Eruh-Siirt’te dünyaya geldi. Dini ve yurtsever duyguları ağır basan bir aile ortamında büyüyen Aydar’ın Melle (köy imamı olan) babasının kuran derslerini alan Åžagırtleri vardı. Kürdçe Feqi de denilen Åžagırtler Kuran öÄŸrenimi yanında bir nevi Kürdçe medrese derslerini de aliyorlardı. Aydar daha ilk okul 2’inci sınıfa giderken yasaklı olan Kürdçe alfabeyi babasından öÄŸrenir.
- Bundan sınırın hemen ötesinde Barzanilerin başını çektiÄŸi Güney hareketinden etkilenme inkar edilemez, diyor Aydar. Ancak Türkiye’deki dil ve kültüre yasaklılık Aydar’ın ileriki hukuki ve siyasi kariyerinde önemli bir rol oynayacaktır. Henüz orta ve lise öÄŸrencilik yıllarında otoriter sistemlere karşı muhalif bir kimlik kazanır. Aydar, Ä°stanbul Üniversitesi Hukuk Fakultesi’ni bitirdiÄŸi 1983 yılına kadar Türkiye ve Kürdistan’daki muhalif demokratik yurtsever çevrelere yakın durdu. Hukuk öÄŸrenimi ve stajından sonra 1986’da memleketi Siirt’e giderek avukatlık yapmaya baÅŸlar. Aydar’ın Kürdistan coÄŸrafyasına hukukçu olarak geri dönüÅŸü hasas bire döneme denk geliyordu.
- Dönem giderek hasaslaÅŸiyordu. Kürd illerindeki baskı ve ÅŸiddet giderek tırmaniyor, 12 Eylül 1980 askeri cuntasının aşırı baskısı her tarafta kendini his ettiriyordu. 1984’te baÅŸlayan Kürtlerin silahlı isyanı en fazla kendisini o bölgede his ettiriyordu. Zaten bu isyanın ilk ateÅŸi Eruh’ta yakılmıştı. 1978’de ilan edilen sıkı yönetim, ardından askeri cunta ve zorla uygulanan OlaÄŸanüstü Hal Yasası (OHAL) Kürd illerinde temel hak ve özgürlükleri askıya almış, yoÄŸun insan hakları ihlalleri, iÅŸkenceden tutun insanlara zorla dışkı yedirtmeye kadar insanların aklına gelemeyecek metodlar uygulaniyordu.
Ä°ÅŸkence maÄŸduru kendisini savunan hukukçuya dava açiyor
GömleÄŸin ateÅŸten giyildiÄŸi bu yıllarda Aydar avukatlığa soyunur, hem de insan hakları savunuculuÄŸuna. Bir de Kürd coÄŸrafyasında. Bir kaç yılda sadece Siirt ilinde siyasi ve insan haklarıyla ilgili yüzlerce dava dosyası önüne gelir. Aydar’a, insan hak ve özgürlükleri açısında zorlu geçen bu yıllarda unutamadığı bir olayı sorunca acımsı hafif bir gülümseme ile ;  - Hangisini anlatayım, diyor. Her olay baÅŸlı başına bir insan trajedisi. Ama traji komik bir ‘hukuk’ anımı paylaÅŸmak isterim ; Yıl 1989. 3 polis dayak ve iÅŸkence sonucu ayakta duramayacak halde olan bir maÄŸduru Siirt Adliyesine getirdiler. Adam baygın ve yarı ölü görünüyordu. Adliyedeki akrabalarıyla tanıştım ve bir kaç gün sonra SHP Diyarbakır Milletvekili Fuat Atalay ile birlikte adamın evine giderek geçmiÅŸ olsun dedik. Adamın suçsuzluÄŸu kanıtlanmış ve evine gönderilmiÅŸti. Ben de bir hukukçu olarak, iÅŸkence kurbanına, bu kadar iÅŸkence görmene raÄŸmen suçsuz olduÄŸun kanıtlandı ve berat ettin. Seni iÅŸkence ile komaya sokan polisler hakkında dava açma hakkın var, eÄŸer istersen sana hukuki olarak yardımcı oluruz dedim. Ä°ÅŸkence maÄŸduru kurban kabul etti ve hazırladığımız suç duyurusunu imzladı. Ancak kısa bir süre sonra polislerin tehdit ve santajları sonucu adam davadan vaz geçti. Bir de kendisine yardımcı olan bizlere karşı davacı oldu.
Aydar umut aradığı SHP’den neden ihraç edildi ?
Aydar mahkemelere gitmekten ve günlük olayları izlemekten zorlanır. Hukukun iÅŸlenmediÄŸine dair günlük gözlemleri giderek realistleÅŸir. Kürd coÄŸrafyasındaki aşırı baskı 27 yaşındaki genç hukukçuyu bir bıçak gibi daha da biler. Aydar, hukuk insan hakları mücadelesine paralel olarak, siyasi yaÅŸamda da giderek aktifleÅŸir. Türkiye’nın eski CumhurbaÅŸkanlarından Ä°smet Ä°nönü’nün oÄŸlu Prof. Erdal Ä°nönü’nün partisi Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) saflarında umut arar ve bu partinın Siirt Ä°l BaÅŸkanı olur. Ama üyelik ve Ä°l baÅŸkanlığı sadece 6 ay sürer. 25 Kasım 1988’de Ankara’da yapılan SHP kurultayında Kürd sorunu ve insan hakları ile ilgili yaptığı bir konuÅŸmadan dolayi, 5 gün sonra partiden ihraç edilir. Gerekçe ‘parti disiplinini’ ihlal etme...
Hukukçu Aydar’ın Kürd illerinden sürgün serüveni
Aydar, Kemalist CHP geleneÄŸinden gelen Ä°nönü’nün ‘sosyal demokrat’ partisinden ihraç edildikten sonra bu sefer Kürd illerindeki OHAL’ın komutanları yakasını bırakmaz ;
- 1989 yılında, OHAL-Askeri yasaları ve kaba kuvvetin hala hakim olduÄŸu 11 Kürd iline giriÅŸim yasaklanarak sürgün edildım. Olayın kamuoyuna yansıması ve demokratik kamuoyunun olayı gündeme getirmesiyle skandal iç ve dış dünyada tartışıldı ve 3 ay sonra (dünya insan hakları günü olan 10 Aralık 1989’da) Siirt’e geri dönebildim.
Aydar, Adana’dan Siirt’e kadar yol güzergahı boyunca halk tarafından sevinçle karşılanır. Siirt’e döndükten sonra Ä°nsan Hakları DerneÄŸi (Ä°HD) Ä°l Åžubbesini açan genç hukukçu önce baÅŸkan, ardından da Ekim 1990’da Ä°HD Genel BaÅŸkan Yardımcısı olur.
Ve MilletvekilliÄŸinden sürgüne
Aydar 1990 yılında alt yapısı oluÅŸturulan Halkın Emek Partisi (HEP)’ın kuruluÅŸ çalışmalarında yer alır ve aynı partinin Merkez Yürütme Kurulu’na seçilir. Ardında Ekim 1991 genel meclis seçimlerinde SHP listesinden HEP milletvekili olarak Türk parlamentosuna girer. HEP 1993’te kapatılınca bu kez HEP’in yerine oluÅŸturulan Demokrasi Partisi DEP’e geçer.
- Ancak DEP’in de ömrü fazla sürmedi, bize legal zeminde siyaset yapma imkanı verilmedi. DEP 1994 yılında yasaklanınca, bir grup milletvekili arkadaşımla Türk parlamentosunu terk etmek zorunda kaldım ve hala sürgünde yaiyorum. Sürgüne çıkma fırsatını bulamayan Leyla Zana, merhum Orhan DoÄŸan, Sırrı Sakık, Selim Sadak ve Hatip Dicle ise, dokunulmazlıkları kaldırılarak 15 yıl ceza aldılar.
İnsan hakları savunuculuğundan Kongra-Gel Başkanlığına
Avrupa’ya çıktıktan sonra önce DEP Dayanışma Bürosu çalışmalarında yer alan Aydar, ardında 12 Nisan 1995’te Hollanda’da kurulan Sürgünde Kürdistan Parlamentosu’nun Yürütme Konseyi BaÅŸkanlığını yaptı. 24 Mayıs 1999’da oluÅŸturulan Kürdistan Ulusal Kongresi BaÅŸkanlık Kurulu üyeliÄŸine getirildi.
Aydar, PKK Genel BaÅŸkanı Abdullah Öcalan’nın 15 Åžubat 1999’da ABD’nın bazı ‘cüce’ ülkelere yoÄŸun baskısı, insiyatif ve koordinasyonuyla yakalanarak Türkiye’ye teslimi ardından fesh edilen eski PKK’nın yerine kurulan Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi (2002) KADEK’te yaÅŸanan deÄŸiÅŸim ve ayrışmalardan oluÅŸan Kongra-Gel (2003) Genel BaÅŸkanı oldu ve hala bu sıfatını kuruyor.
Sayın Aydar, 2008 yılı itibariyla hala BaÅŸkanı olduÄŸunuz Kongra-Gel’i PKK’nin bir devamı olarak görebilirmiyiz ?
- Kongra Gel’i eski PKK’nın birebir devamı olarak görmek doÄŸru deÄŸil ; Zira eski PKK olarak bilinen parti bundan daha 6 yıl önce bir çok kongre ve reform sürecinden sonra kendisini fesh etmiÅŸtir. Programına iyi bakıldığında, bugünkü PKK de bir savaÅŸ örgütü deÄŸildir, bir kadro ve eÄŸitim örgütüdür. Kongra-Gel kurulduÄŸunda Kürdistan’ın dört parçasından tutun, eski SSCB Kürdleri ve Avrupa’da yaÅŸayan diyaspora Kürdlerine kadar farklı sosyal tabaka, çeÅŸitli dini ve toplumsal örgütlerin bir çatı örgütü olarak kuruldu. Yani eskide Marksizm ve Lenizm, sosyalizm ve bağımsız bir Kürdistan idiallı olan bir örgüt yerine, karşımızda ulusal ve toplumsal sorunları gündemine alan bir nevi bir cephe örgütü var. Bununla birlikte Kongra-Gel 2005 Mayıs ayında yeni bir deÄŸiÅŸikliÄŸe giderek farklı bir bir sistem geliÅŸtirdi. Buna göre, eskiden yasama, yürütme ve yargı Kongra-Gel bünyesi içindeydi. Åžimdi ise, Kongra-Gel Koma Civaken Kurdistan (KCK)’nın Yasama Meclisi’dir. BaÅŸka bir deÄŸiÅŸle, deÄŸiÅŸik kurum ve katmaların bir çatı örgütü olarak hepsninin meclisiyiz. Ä°ÅŸte bizi iyi tanımadan ve hakkımızda yargısız infazlarda bulunan bazi kiÅŸi ve kurumların anlayamadığı veya anladığı halde yanlış yansıttığ nokta burası. Sonra biz sadece (Türkiye’nın egemenliÄŸi altında yaÅŸayan) Kuzey Kürdlerinin temsilcisi de deÄŸiliz. Ülkemizin dört parçasında bize yakın duran örgütleri kendi içimizde barındıriyoruz. 
Peki o zaman ABD ve bazı AB ülkeleri tarafından ‘terör listesine’ alınmanızı nasıl izah edebiliriz ?
- Bakınız, benim hukuki, siyasi ve insan hakları mücadelesindeki kiÅŸiliÄŸim ortada. Siyasette hukuk, adalet ve insan haklarına her zaman riayet ve saygı gösterilmez. Bir defa söz konusu karar siyasi bir karardır. Yani bazi kiÅŸilerin, bazı çevrelerin istemi ve bazı çıkarları uÄŸruna hukuk ve adaleti karanlık bir köÅŸeye iterek kendi aralarında aldıkları bir karardır. Siyasi, yargızsız bir infazdır. Bize danışılmadan alınan bir karardır. Soruyorum kimler neye dayanarak bu kararı aldılar, hukuki gerekçelerini açıklayabildiler mi ? Sonra biz ‘terör listesine’ alındığımızda bize soruldu mu ? Ä°nsan haklarını hiçe sayan bu kararda bize söz hakkı verildi mi ? Hangi hukukçular veya ‘uzmanlar’ bu konuda karar aldılar ? Saddam’ın Irakı, Ä°ran, Türkiye ve Suriye dışında hangi ulusal veya uluslararası bir mahkeme bir halkın özgürlük mücadelesinin terörist olduÄŸuna iliÅŸkin karar aldı? Hadi bakalım birileri kalkıp da hukuki ve dayanaklarını açıklasın da Avrupa ve dünya kamuoyu ‘haklı’ gerekçelerini görsün. Kaldiki AB organ olarak kendi başına bu kararı almadı. Bir dayatmaydı ve bir çok AB üyesi bu konuda rahatsızlıklarını dile getirdiler. Baskı ve santaj politikası sonucu alınan bu kararda bize ve halkımıza büyük haksızlıklar yapıldı. Biz olayların perde arkasında kimlerin hangi rolü oynadığını çok iyi biliyoruz ve bu çevreleri Batı’nın hukuk ve insani deÄŸerlerine saygılı olmaya çağıriyoruz. En kötüsü perde arkasında aleyhimizdeki karar mekanizmalarında yer alanların bizimle iliÅŸkiye geçmek isteyiÅŸleri...
Öte yanda ABD BaÅŸkanı Sayın George W. Bush’un geçtiÄŸimiz yıl sonunda Türk BaÅŸbakanı Sayın Recep tayyip ErdoÄŸan ile yaptığı görüÅŸmede Türkiye’deki Kürtlerin önemli bir kısmını temsil eden PKK’yi ‘ortak düÅŸman’ ilan etmesini hala anlayabilmiÅŸ deÄŸiliz. Bizim terörist olduÄŸumuzu iddia edenler Türkiye, Ä°ran ve Suriye’nin onlarca yıldır halkımıza karşı yürüttükleri devlet terörünü neden görmüyorlar? Ülkemizde yürütülen vahÅŸete neden seyirci kalıyorlar, neden onları destekliyorlar?
Sayın Bush bunu söylerken biraz da bıyık altında gülercesine bir imaj bıraktı. Aynı zaman genel olarak Kürdlerin temel hak ve özgürlüklerini savunduklarını diÄŸer demeçlerinde belirttiler. Yani Ort DoÄŸu’da Kürdleri de temel bir güç olarak kabul eden ve herkesle yürümeye çalışan bir ABD var. Olup bitenlere raÄŸmen Avrupa Adalet Divanı’nın, Kongra-Geli terörist bir örgüt olarak görmediÄŸine iliÅŸkin 3 Nisan 2008 tarihli kararı sizin açınızda sevindirici olmalı. Demek ki Avrupa’da hukuk siyasete raÄŸmen yine de bağımsız karar verebiliyor ?
- DoÄŸrusu uzun yılları alan geçikmiÅŸ bir karar. Åžimdiye kadar halk olarak, örgüt olarak siyasi, hukuki, ekonomik, insani ve psikolojik olarak büyük acılar çektik. Halk ve örgüt olarak kriminalize edilmek istenmemiz büyük bir insan hakları ihlali. Çıkarlara dayanan siyasetin kurbanı yapılmak istendik. Tabii ki bütün bunlarla beraber yine de Avrupa Adalet Divanı’nın kararının olumlu buluyoruz. DoÄŸru yolda, hukuka saygı temelinde atılan bir adım. Çünkü bizi listeye alanların hukuki dayanakları yoktur.
Sormak gerekir bizi yakında izleyen ilgili çevrelere ; Biz ÅŸimdiye kadar Kürdlere her türlü baskı ve katliamları reva gören eski Saddam rejimi, Ä°ran, Türkiye ve Suriye gibi rejimler dışında hangi Batılı ülkenin çıkarlarını hedef aldık ? ABD, AB veya Ä°srailin çıkarlarını hedef alan her hangi bir eylemimiz oldu mu ? Hangi ABD uçağını kaçırdık veya askeri – sivil hedeflerini imha ettik, ki Orta DoÄŸu ve Avrupa ülkelerinde ciddi bir askeri gücümüz ve milyonlara varan halk desteÄŸimiz olmasına raÄŸmen. Sanırım bu gerçeÄŸi bizi yakında izleyen askeri ve sivil istihbarat çevreleri de çok iyi bilmekte, ama sorun hukuk ve adalet gerçeÄŸinin siyasi ve ekonomik çıkarlara feda edilmesindendir. Herkes biraz insaflı ve vijdan sahibi olmalıdır ; Acaba Kongra-Gel ve yan kuruluÅŸları, Türkiye, ABD, NATO ve bir çok Avrupa BirliÄŸi üyesi ülkeler tarafından desteklenen Kosova KurtuluÅŸ Ordusu (UÇK)’tan daha fazla ‘terörist’ ve daha çok ‘kriminel’ mi ?
Diyorsunuz ki, ‘Kürd cephesini yakında izleyen askeri ve sivil istihbarat çevreleri de bizi çok iyi tanımakta, ama sorun hukuk ve adalet gerçeÄŸinin siyasi ve ekonomik çıkarlara feda edilmesinden kaynaklaniyor’. Yani hukuk ve adalet ekonomik çıkar ve diÄŸer ikili iliÅŸkilere feda edilmekte. Peki o zaman kimin terörist ve kimin haklı toplumsal-ulusal hareketler olduÄŸuna dair kimler karar verecek ?
- Bizce bir kaç politikacının bir araya gelerek hukuk ve adalet terazisini zorlayarak kimin ‘terörist’ ve kimin ‘haklı ulusal-toplumsal’ hareketler olduÄŸuna karar vermesi doÄŸru deÄŸildir. Bu adalete saldırıdır, hukuk ve yargıya müdahale ve suçtur. Avrupa BirliÄŸi gibi 27 ulusun ve yarım milyona yakın halkların kaderini elinde tutan ciddi kurumlar, kimin ‘terörist’ ve kimin ‘haklı ulusal-sosyal hareketler’ olduÄŸuna iliÅŸkin kararları kendi saygın ve bağımsız hukuk kurumlarına bırakmalıdır. Hatta gerekirse bu konularda yetkili saygın bir organ da oluÅŸturulabilinir. Tarafsız saygın alternatif bir yargı organı. Ve biz gerektiÄŸinde bu tür saygın hukuk kurumlarına giderek savunmamızı da yapabiliriz. Yeter ki siyasi, yargısız infazlar olmasın.  
Peki bazi Kürd gruplarının legal ve siyasi kanalları bir tarafa bırakarak, siyasi ÅŸiddet eylemlerine baÅŸ vurmasının bu tür kararların alınmasında etkisi olmuyormu, veya bu tür olaylar argüman olarak Kürdlere karşı kullanılmiyor mu?
- Biz klasik anlamda bir Orta DoÄŸu örgütü deÄŸiliz. Hiç bir zaman ÅŸiddet olaylarını insani ve toplumsal sorunların çözümünde alternatif olarak görmedik. Ve karşıyız da. BaÅŸtan beri kiÅŸi ve devletlerin her türlü ÅŸiddetini mahkum ettik. Hele hele kör ÅŸiddeti. Bu konudaki uluslararası bütün sözleÅŸmelere saygı duyuyoruz. Bizim direniÅŸimiz meÅŸru savunma sınırlarını aÅŸmayan bir direniÅŸtir, biz kendimizi ve halkımızı vahÅŸi saldırılara karşı kurumaya çalışıyoruz. Biz savaÅŸ hukukuna uyuyoruz, Cenevre SavaÅŸ Hukuku SözleÅŸmelerini ve Anti Personel Mayınlarını yasaklayan sözleÅŸmeleri de imzaladık. EÄŸer yeni sözleÅŸmeleri imzalamamızı isteyen veya sorunun diyalog ve barışçıl yollardan çözümünü isteyen çevreler varsa, ciddi çevrelere kapılarımız her zaman açıktır.
Öte yanda önemli baÅŸka bir yaraya daha parmak basmak istiyorum. Dili, kültürü, varlığı yasak olan bir halk Ä°ran, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerde kendini nasıl yaÅŸatacak ? Kürdlere yasal ve legal zeminde hangi haklar ve anayasal güvenceler veriliyor ? Kürdistan coÄŸrafyasınıın dörde parçalanmasıyla 35-40 milyonluk halka karşı yapılan tarihi trajik haksızlık nasıl telafi edilecek ? Dilini, kültürünü ve varlığını savunan insanların iÅŸkence, hapis ve idam edilmeleri hangi ‘hukuki ve insan hakları’yla baÄŸdaÅŸiyor ? Daha geçtiÄŸimiz haftalarda tek suçları Newroz bayramını mum yakarak kutlamak isteyen çocukların sokkak ortasında kurÅŸunlanarak infazlarını ve tv kameraları karşısında kemiklerinın kırılmasına hangi insani ve etik deÄŸerler rıza gösterebiliyor? Kürd dilini ve kültürünü yasaklamayan Saddam kılıklı canavarlara karşı mücadele etmek terörizmle suçlana bilinir mi ? BM’nın, sömürgecelik ve baskı altındaki halkların kendi hakları için mücadele ve geleceklerini özgürce tayin hakkının Kürdler için geçerliliÄŸi ve etik deÄŸeri nerede ?
Sayın Aydar, Kongra-Gel olarak ulusal, etnik, dini ve toplumsal sorunların kör ÅŸiddet ve savaÅŸlarla çözümlenmeyeceÄŸini belirtiyorsunuz. Peki bu konuda Türkiye, Ä°ran ve Suriye baÅŸta olmak üzere, ABD, Avrupa BirliÄŸi ve BM’ye mesajınız nedir ?
OrtadoÄŸu’da bir Kürt ve Kürdistan gerçeÄŸi var. Kürt Halkı, her halk gibi kendi ülkesinde özgürce yaÅŸamak istiyor. Biz bölge ve dünya gerçeÄŸinin de farkındayız. Mevcut sınırları parçalamadan da çözüme gidilebileceÄŸini belirtiyoruz. Ayrıca biz ÅŸiddette ısrar etmiyoruz. Åžiddette ısrar eden adı geçen rejimlerdir. Biz sorunun diyalog yoluyla barışçıl bir ÅŸekilde çözümünden yanayız. En iyi çözüm yolunun diyalogdan geçtiÄŸine inanıyoruz. Bu rejimlere çaÄŸrımız irademize saygı göstermeleri ve sorunları diyalog yoluyla çözmeleridir.
Bu çerçevede AB, ABD ve uluslar arası kurumlara da ÅŸunları belirtiyoruz. Bizi terör listelerine alarak Türk militaristlerini daha fazla cesaretlendirip onları çözümsüzlüÄŸe doÄŸru itmeyin. Onları desteklemeyin ve bu savaÅŸa ortak olmayın. Gücünüzü ve etkinizi barışçıl bir çözüm için kullanın. Biz bu konuda üzerimize düÅŸeni yapmaya hazırız. Bizim hakkımızda gizli kapılar ardından ve bizden habersiz Türkiye ve Orta DoÄŸu gerçekliÄŸine uymayan kararlar alacaklarına bizimle veya legal Kürd siyasi hareketleriyle direk iliÅŸkiye geçip sorunların barış ve diyalog yoluyla çözümüne katkıda bulunacak önerilerde bulunmalarını bekliyoruz. Bu hem Türkiye’nın ve hem de kendilerinin yararınadır.
Copyright : Text and Photo ANP


Print


.
2018-03-07 - 04 :19    Ä°NSANLIÄžA KARÅžI ZULMÃœN DE SONU VAR
2016-12-03 - 17 :56    SABAH`ın REZALETÄ° ve UTANÇ HABERÄ°
2016-01-22 - 16 :31    Qazî MIHEMED: DÜŞMANLARINIZA ALDANMAYIN
2016-01-07 - 15 :30    KÃœRT TARÄ°HÄ°NIN GÄ°ZLÄ° HAZÄ°NELERÄ° AÇIKLANIYOR
2015-05-24 - 00 :52    Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler
2015-05-24 - 00 :35    “Azeriler ve Ermenilerin Kürdlere karsi soykırımi”
2015-03-28 - 07 :54    Arap şövenistleri Rojavayı nasıl AraplaÅŸtırdı ?
2015-03-28 - 07 :43    Susuz HoÅŸgeldi köyünden BaÅŸbakan DavutoÄŸlu’na çaÄŸri
2014-12-20 - 08 :33    ÅžENGAL iÅŸit vahÅŸetinden KURTARILDI !
2014-04-26 - 17 :07    Kürt imamlardan Ermenilerin korunması için fetva
2012-12-05 - 16 :43    Ninelerimizin Ermeni komÅŸuları
2012-11-24 - 15 :54    Müslümanlar Ermenilerin nesi olur?
2012-08-18 - 00 :21    Rusya’nın OrtadoÄŸu politikası
2012-04-03 - 02 :37    Sabri Atman : Süryani Soykırımı kabul edilsin
2012-01-17 - 00 :26    Federal Kürdistan’da politik islamin anatomisi
2011-12-28 - 00 :12    Diken : Fıleleri kaybettiÄŸimizde coÄŸrafyamiz da yoksullaÅŸtı
2010-11-21 - 01 :11    Cumhuriyet Kürdlere Ne Kazandırdı?
2009-08-27 - 23 :26    Kafkasya Kürdistan`ının iadesi
2009-02-17 - 02 :45    Burkay : Din-Siyaset iliÅŸkileri-3
2009-02-13 - 01 :44    Burkay: Din-Siyaset iliÅŸkileri-2



About us  |  Contact information
Copyright 2008, ANP. All rights reserved.
Powered by Med Diplomatic